Yumurtlama
Her adet döneminde yumurtalıklar da, sessiz bekleyen, 5-6 tane folikül (içinde yumurta hücresini taşıyan su dolu kistcik) öne çıkıp büyümeye başlar. Bunlardan bir tanesi seçilir, içerisindeki yumurta tam olgunluğa erişir ve yumurtalıktan atılır. Bu olaya yumurtlama denir. Genelde her adet döneminde 1 yumurta gelişirken bazen 2 veya daha fazla yumurta gelişebilir. Bu yumurtalar farklı spermlerle döllenirse çoğul gebelikler oluşabilir. Bazen de düzensiz adet gören kadınların yumurta gelişmesi geç dönemde başlar. Bu durum geç döllenmeye sebep olur ve gebelik sırasında son adet tarihi ile uyumsuzluk gösterebilir. Bu nedenle yumurtalama takibi ancak düzenli adet gören kadınlarda yapıldığında anlamlıdır.
Döllenme
Yumurtlama sonrası karın boşluğuna atılan yumurta, tüplerin fimbria denen saçaklı kısımları tarafından yakalanır ve tüplerden rahime doğru yol alır.Tüpün ampulla denen en geniş kısmında, spermle yumurta kavuşur ve döllenme gerçekleşir.
Yumurtlamadan en geç 24 saat sonrasın da, erkeğin meni sıvısında bulunan milyonlarca spermden bir tanesi, yumurtayı dölleyebilir. Sperm yarım saat içerisinde yumurtayla buluşur ve sperm yumurtanın dış kabuğunu geçerek yumurtanın çekirdeğine ulaşır. Bu buluşma sonrasında sperm çekirdeğinin ve yumurta çekirdeğinin üzerinde taşıdığı genetik materyallerini birleştirmek üzere kaynaşır. Döllenme, spermin yumurtanın kabuğuna geçmesiyle başlayıp, sperm ve yumurtadan gelen 23 er kromozomun birleşip 46 kromozom oluşturmasıyla sona erer. Bu olay sonrasında insan bedeninin ilk hücresi olan zigot oluşur.
Oluşan zigot düzenli olarak bölünür ve embriyo oluşur. Embriyo tüp içerisinde ilerleyerek 4. Günde rahim boşluğuna ulaşır. Ancak tüplerin iç yapısının hasarlandığı ve kısmı tıkanıkların olduğu durumlarda, embriyo rahme doğru ilerlemez ve dış gebelik olarak adlandırılan gebeliğin tüplerde büyümesi durumu gerçekleşebilir. Tüpler gebeliğin gelişmesi için uygun ortam olmadığı için dış gebelikler devam etmez. Tüpün yırtılması sonucu ciddi kanamalara sebep olabilir. Bu durum günümüzde bhcg testleri ve ultrasonografi ile kolayca teşhis edilebilir.
Bebeğin cinsiyetini babanın sperminden gelen seks kromozomu belirler. Tüm genetik özelliklerimizi anne ve babamızdan aldığımız 23 çift kromozom oluşturur.
İmplantasyon (Yerleşme)
Embriyonun, rahim boşluğunun iç tabakasında kendisine uygun bir yer bulup yerleşmesidir. Döllenmeden 6 gün sonra başlar ve ortalama 12 günde tamamlanır. İlk aşama 6. günde başlayan yapışma, tutunma aşamasıdır. Bazen embriyolar rahim iç tabakasına tutunamaz ve bu durum düşük ile sonuçlanır. İmplante olamayan embriyoların çoğu kromozomların yanlış birleşmesi sonucu oluşmuş sağlıksız embriyolardır ve anne daha gebeliğini fark etmeden adet kanaması ile atılmaktadır.
Embriyo, besinlerini ve oksijeni annenin rahim iç tabakasından mikrokanallar vasıtasıyla alır ve atıkları verir. Erken embriyo gelişiminde yolksac dediğimiz mikro damarlı yapı, embriyoya kan akışını sağlar ve plasenta görevini yapmaya başlayana kadar besinleri embriyoya taşır. 8. Haftadan sonra besin ve oksijen alışverişini plasenta yapmaktadır.
Plasenta
Plasenta, bebeğin anne karnında ihtiyaç duyduğu hemen her türlü kaynağı sağlayan bir yapıdır.Annenin rahmine gelen kan, rahim damarları aracılığıyla, plasentaya gider. Plasentada, oluşturulan bir havuza boşaltılır. Plasenta süzgeç görevi yaparak bazı maddelerin geçişine izin verirken bazı maddelere izin vermez. Plasental geçişin başlamasıyla, anne kanındaki besinler, oksijen ve su plasenta ve göbek kordonu yoluyla bebeğe geçer. Bebekteki karbondioksit ve atık maddeler de aynı yolla anneye transfer edilir. Plasenta bebeğin kendi organları oluşuncaya kadar, akciğer, karaciğer ve böbrekleri görevini üstlenir.
Plasenta bir diğer çok önemli görevi de gebeliği devam ettiren hormonları üretmesidir.
Göbek kordonu
Göbek kordonu, bebeğin göbeğinden plasentaya kadar uzanır. İçinde 1 toplardamar, 2 atardamar olmak üzere 3 adet damar bulunur. Toplardamar, anneden gelen temiz kanı bebeğe taşır. Atardamar ise, kullanılmış kirli kanı, anneye geri taşır. Bazı durumlarda 3 yerine 2 damar tespit edilebilir. Bu kromozomal bozukluklar bakımından detaylı olarak araştırılması gerekir.
Kordonun ortalama uzunluğu 30-110 mm arasında değişkenlik gösterirken, ortalama 55 cm’dir.
Kordon damarlarının etrafı Wharton jeli denen bir madde ile kaplıdır. Bu jel damarlardan geçen kan akımını sabit tutmak için kordon basılarına, sıkışmalarına karşı, yastık görevi görür.Doğum esnasında bebeği göbek kordonundan alınan kan, yüksek oranda kök hücre içerdiğinden saklanıp depolanabilir.