Gebelikte Hipertansiyon ve Preeklampsi
Op. Dr. Melek Büyükkınacı Erol
Op. Dr. Melek Büyükkınacı Erol
Gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi, anne ve bebek sağlığı için ciddi riskler taşıyan durumlar arasında yer alır. Hipertansiyon, yani yüksek tansiyon, gebelik sırasında ortaya çıkabileceği gibi, önceden var olan bir durumun gebelikle birlikte devam etmesi şeklinde de görülebilir. Preeklampsi ise, gebeliğin ikinci yarısında ortaya çıkan ve annede ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen, gebelikle ilişkili bir hipertansiyon türüdür.
Gebelikte hipertansiyon, kan basıncının gebelik sırasında normalden yüksek olması durumudur. Kan basıncı, kalbin atardamarlara kan pompalamasıyla oluşturulur ve bu basınç tüm vücuda kanın ulaşmasını sağlar. Gebelik sırasında yüksek tansiyon, iki ana şekilde ortaya çıkabilir:
Kronik Hipertansiyon: Kadınların bir kısmı, gebelikten önce var olan hipertansiyon ile hamile kalır. Bu durumda, yüksek tansiyon hem gebelik sırasında hem de doğumdan sonra devam eder. Kronik hipertansiyon, tüm gebelik süreci boyunca ve sonrasında kontrol edilmesi gereken bir durumdur.
Gebelik Hipertansiyonu (Gestasyonel Hipertansiyon): Hipertansiyonun ilk kez gebeliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkması durumudur. Bu tür yüksek tansiyon, genellikle doğumdan sonra normale döner ve genellikle preeklampsiye yol açmaz. Ancak, bu durumda olan kadınların gebelik sürecinde ve doğum sonrasında yakından izlenmesi gerekir.
Preeklampsi, gebeliğin ikinci yarısında (genellikle 20. haftadan sonra) gelişen ve kan basıncında yükselme ile birlikte, idrarda protein atılımı (proteinüri) gibi bulgularla karakterize edilen ciddi bir tıbbi durumdur. Preeklampsi, hem annenin hem de bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir ve zamanında müdahale edilmezse eklampsi adı verilen, nöbetlerle seyreden ve hayati tehlike taşıyan bir duruma dönüşebilir.
Preeklampsi, genellikle ilk gebeliklerde daha yaygındır ve neden bazı kadınlarda geliştiği tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı risk faktörleri tanımlanmıştır.
Yüksek Tansiyon: 140/90 mmHg veya daha yüksek kan basıncı, preeklampsinin en yaygın belirtisidir.
İdrarda Protein Atılımı (Proteinüri): 24 saatlik idrar toplama sonucunda 300 mg'dan fazla protein atılımı, preeklampsinin bir diğer önemli bulgusudur.
Şiddetli Baş Ağrısı: Özellikle ani başlayan ve geçmeyen baş ağrısı, preeklampsi belirtisi olabilir.
Görme Problemleri: Görmede bulanıklık, çift görme veya geçici görme kaybı preeklampsiye işaret edebilir.
Hızlı Kilo Artışı: Ani kilo artışı, vücutta aşırı sıvı tutulması (ödem) nedeniyle oluşabilir.
Elde ve Yüzde Ödem: Gebelikte bacaklarda ödem yaygın olsa da, yüzde ve ellerdeki aşırı şişlikler preeklampsi belirtisi olabilir.
Karın Ağrısı: Üst karın bölgesinde (epigastrik bölgede) ağrı, karaciğer etkilenmesine bağlı olarak görülebilir.
İlk Gebelik: Preeklampsi genellikle ilk gebeliklerde daha sık görülür.
Önceki Gebelikte Preeklampsi Geçirme: Daha önce preeklampsi yaşamış kadınlar, sonraki gebeliklerinde de risk altındadır.
Kronik Hipertansiyon: Önceden var olan hipertansiyon, preeklampsi riskini artırır.
İleri Anne Yaşı: 35 yaş ve üzeri gebeliklerde preeklampsi riski artar.
Çoğul Gebelikler: İkiz veya üçüz gebelikler, preeklampsi gelişme riskini artırır.
Eşlik Eden Hastalıklar: Diyabet, böbrek hastalıkları veya otoimmün hastalıklar (örneğin lupus) gibi durumlar preeklampsi riskini yükseltir.
Obezite: Aşırı kilo, preeklampsi riskini artıran önemli bir faktördür.
Preeklampsinin kesin bir tedavisi doğumdur. Ancak, gebeliğin ilerlemiş olduğu haftaya ve annenin sağlık durumuna bağlı olarak, doğumun zamanlaması dikkatle planlanmalıdır. Gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi tedavisi, annenin ve bebeğin sağlığını korumayı hedefler.
Kronik hipertansiyonu olan kadınlar, gebe kalmadan önce doktorlarıyla görüşerek, gebelikte güvenle kullanılabilecek ilaçlara geçiş yapmalıdır. Gebelik boyunca düzenli tansiyon takibi yapılmalı ve gerektiğinde ilaç tedavisi uygulanmalıdır.
Preeklampsi tedavisinde, tansiyon kontrolü için antihipertansif ilaçlar kullanılabilir. Gebelikte güvenli kabul edilen ilaçlar tercih edilir. Magnezyum sülfat, preeklampsinin eklampsiye dönüşmesini önlemek için kullanılır ve nöbet riskini azaltır.
Preeklampsinin şiddetine bağlı olarak, doğumun zamanlaması ve yöntemi belirlenir. Bebeğin doğabileceği haftaya ulaşıldıysa ve preeklampsi kontrol altına alınamıyorsa, doğum başlatılabilir. Bebek çok küçükse ve annenin durumu stabilse, doğumun geciktirilmesi için sıkı takip yapılabilir.
Hafif preeklampsi vakalarında, yatak istirahati ve sıvı dengesinin izlenmesi önerilebilir. Bu yöntemle kan basıncı kontrol altında tutulmaya çalışılır.
Şiddetli preeklampsi durumlarında, anne adayının hastaneye yatırılması gerekebilir. Bu süreçte annenin ve bebeğin durumu yakından izlenir ve doğum için hazırlık yapılır.
Eklampsi, preeklampsinin kontrol altına alınamaması durumunda gelişen ve nöbetlerle seyreden bir durumdur. Eklampsi, annenin beyin, kalp, böbrek ve karaciğer gibi hayati organlarına ciddi zarar verebilir ve ölümcül olabilir. Eklampsi gelişmesi durumunda, acil tıbbi müdahale gereklidir ve genellikle doğum hızla gerçekleştirilir.
Gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi, hem anne hem de bebek için ciddi riskler taşıyan durumlar arasında yer alır. Erken tanı, düzenli takip ve uygun tedavi yöntemleri ile bu riskler minimize edilebilir. Hipertansiyonun gebelik öncesi ve süresince kontrol altına alınması, preeklampsi riskini azaltmada büyük önem taşır.